Her yıl olduğu gibi bu bayramda da Türkiye’nin dört bir yanında insanların sevdikleriyle bir araya geldiği, mutluluğun paylaşıldığı bir dönem yaşanıyor. Ancak bu yılki bayram, başta Türkiye’nin depremden etkilenen bölgeleri olmak üzere birçok insan için buruk geçti. Özellikle deprem şehitlerinin anısına yapılan ziyaretler, coşkunun yerini hüzne bıraktı. Bu durum, sadece ailelerin değil, tüm toplumun kalbinde derin yaralar açmış durumda.
Bayramlar, alışverişlerin yapıldığı, tatlılar ikram edilen, mutlulukların paylaşıldığı bir zaman dilimi. Ancak bu yılda, deprem felaketiyle sarsılan aileler, sevdiklerini kaybetmiş olmanın derin acısıyla baş başa kaldılar. Her yıl olduğu gibi bayramda mezarı başında yapılacak olan ziyaretler, bu yıl bir anlamda "paylaşılamayan" acıları da beraberinde getirdi. Aileler, hayatını kaybeden yakınlarının anısını yaşatmak amacıyla mezarlıklara akın ederken, gözyaşları ve dua ile dolu bir bayram geçirdiler. Bu tür ziyaretler, insanların içsel bir huzur arayışında bulunduğu bir dönemi temsil ederken, kaybedilenlerin anısını yaşatma çabası, derin bir hüzünle birleşti.
Bayramda yapılan anma etkinliklerinde, yalnızca bireyler değil, toplum genelinde hemen herkes derin bir yapısal değişim geçirdi. Deprem sonrası yaşamın değişen dinamikleri ve zorlu koşullar, onu yaşayan insanlar üzerinde kalıcı izler bıraktı. Bu sebeple, bayramın eski neşesi, bu yıl yerini derin bir hüzne bıraktı. Türkiye’nin her yerinden özellikle deprem bölgesinden gelen ziyaretçiler, mezarları ziyaret ederken yanlarında getirdikleri çiçekler, dualarla dolu bir bayram geçirdiler.
Buna ek olarak, deprem şehitlerinin anısına düzenlenen etkinlikler de toplumun dayanışma ruhunu pekiştirdi. Herkes, “Bir daha asla!” diyerek geçmişte yaşanan acıların unutulmaması gerektiğini vurguladı. Konsere dönüşen anma etkinliklerinde, sanatçılar ve gönüllüler, şehitlerin anısına şarkılar söylediler, duygusal anlara tanıklık ettiler.
Sadece kaybettiğimiz yakınlarımızın anısına düzenlenen etkinlikler değil, aynı zamanda zorlu geçen geçen yılların ardından yaşamaya devam edenlerin dayanışması da gözlemlendi. Kaybettiğimiz insanları unutmamak ve yaşatmak, birçok insan için artık sadece bir bayram geleneği değil, bir yaşam biçimi haline geldi.
Bu yıl bayram tatlıları ve yemekler kadar, hüzün de masaları süsledi. Zaten kartlar bile daha farklı yazıldı; “iyi bayramlar” yerine “ruhumuzda hissediyoruz” yazıldı. Bu durum, insanları birlikte ağlatmaya ve birlikte duygusal anlar yaşamaya zorluyordu. Ziyaretlerin yapıldığı mezarlıklar, bu yıl farklı bir bayram ruhunu taşıdı. Sevinç ile hüzün arasında gidip gelen duygular, insanların küçük mutluluklarında da kendini hissettirdi. Deprem olmasaydı, belki de geçmişteki bayramlar gibi daha coşkulu geçecekti. Ancak yaşanan bu trajedi, akıllarda ve ruhlarda kalıcı bir iz bıraktı.
Sonuç olarak, bu bayramda deprem şehitleri anısına düzenlenen etkinlikler ve mezar ziyaretleri, sorumluluk ve duygu yoğunluğu ile gerçekleşti. Zamanla unuttuklarımız ve hatırlamak zorunda kaldıklarımız arasında, bayramların manevi yükleri derinleşti. Türkiye, yine bir araya geldi fakat bu kez yaşanan felaketle birlikte kaybettikleriyle kördüğümler oluşturan kalpler, gözyaşları ve dualar ile dolu bir bayram geçirdi. Bayram coşkusu, kaybedilenlerin anısıyla birleşince, sevinçten çok hüzün barındırdı. İşte bu nedenle, 2023 bayramı, deprem şehitlerine adanmış bir anmanın ötesinde, acı ve hatıra dolu bir dönem olarak zihinlerde yer etti.